NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبَّادُ
بْنُ مُوسَى
حَدَّثَنَا
إِسْمَعِيلُ
يَعْنِي
ابْنَ
جَعْفَرٍ عَنْ
إِسْرَائِيلَ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ عَنْ
أَبِي
بُرْدَةَ
عَنْ أَبِيهِ
قَالَ أَمَرَنَا
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْ
نَنْطَلِقَ
إِلَى أَرْضِ
النَّجَاشِيِّ
فَذَكَرَ
حَدِيثَهُ قَالَ
النَّجَاشِيُّ
أَشْهَدُ
أَنَّهُ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَأَنَّهُ
الَّذِي
بَشَّرَ بِهِ
عِيسَى ابْنُ
مَرْيَمَ
وَلَوْلَا
مَا أَنَا
فِيهِ مِنْ
الْمُلْكِ لَأَتَيْتُهُ
حَتَّى
أَحْمِلَ
نَعْلَيْهِ
(Ebu Bürde'nin)
babasından demiştir ki:
"Rasûlullah
(s.a.v.) bize Necaşi'nin ülkesine gitmemizi emretti. (Ebû Bürde'nin babası
rivayetine devam ederek, Necaşi'nin müslümanlığı kabul edişi ile ilgili)
macerasını (şöyle) anlattı:
"Necaşi: Ben (Muhammed'in)
Allah'ın Rasûlü (s.a.v.) olduğuna şehadet ederim. O, Meryem'in oğlu İsa'nın,
(kendisinden sonra geleceğini) müjdelediği kimsedir. Eğer üzerimde meliklik
görevi olmasaydı, kendisine varır, ayakkabılarını taşırdım" dedi.
İzah:
Ebû İshak, Amr b.
Abdullah es-Sebîî'dir. Ebû Bürde'nin ismi, bazılarına göre Amir b. Ebî Musa
el-Eşarî'dir. Buna göre bu hadisin ravisi Ebû Musa el-Eşarî'dir.
Abdullah b.'Mes'ud,
Necaşi'nin müslümanlıği kabul edişini şöyle anlatır: "Rasûlullah (s.a.v.)
bizi Necaşi'ye gönderdi. Biz aşağı yukarı seksen kişi idik. îçimizde Ca'fer,
Abdullah b. Urfuta, Osman b. Ma'zun ve Ebû Musa da vardı. Cemaat Necaşi'nin
ülkesine varınca, Kureyş onları istemek üzere Amr b. As'la İmare b. Velid'i
hediyelerle Necaşi'ye gönderdi. Bu iki elçi Necaşi'nin yanıma girince, ona
secde edip sağına soluna koşuşup:
"Bizim amcamızın
oğullarından bir cemaat bizden ve dinimizden yüz çevirip sizin ülkenize
geldiler (onları lütfen bize geri veriniz) dediler. Necaşi de:
"Onlar şimdi
neredeler?" diye sordu. Elçiler de:
"Senin
ülkendedir" karşılığını verdiler. Necaşi onları huzuruna çağırtınca, Hz.
Ca'fer arkadaşlarına:
"Bugün sizin
sözcünüz benim" dedi. Hepsi ona tabi olup Necaşi'nin sarayına gittiler.
(Hz. Ca'fer) Necaşi'ye selam verdi, secde etmedi. Necaşi'nin adamları Hz.
Ca'fer'e:
"Sen niçin
hükümdara secde etmiyorsun?" dediler. Hz. Ca'fer de:
“Biz Aziz ve Celil olan
Allah 'dan başkasına secde etmeyiz.'' cevabını verdi. Necaşi ona:
"Bu nasıl
olur?" diye sorunca Hz. Ca'fer de:
"Alİah bize Rasülünü
gönderdi. O da bize Allah'dan başkasına secde etmememizi, namaz kılmamızı ve
zekat vermemizi emretti." karşılığını verdi. (O sırada) Amr b. As (söze
karışıp Necaşi'ye hitaben):
"Onlar îsa b.
Meryem hakkında size muhalefet ediyorlar" deyince, Necaşi:
"Onlar Hz. İsa ve
annesi hakkında ne diyorlar?" diye sordu. (Oradaki müslümanlar da):
"Biz bu hususta
Allah'ın dediğini deriz. (Allah'ın Hz. İsa hakkındaki sözü ise) şudur: Hz. İsa Allah'ın
kuludur. Ve Allah'ın, kendisine hiç bir erkeğin temas etmediği, sadece Allah'a
bağlı bir bakire olan Meryem'e ilka ettiği ruhudur" dediler. Bunun üzerine
Necaşi yerden bir çöp alıp:
"Ey Habeş'liler,
ey keşişler, papazlar ve rahibler. Allaha yemin olsun ki, bunlar bizim Hz. İsa
hakkında söylediklerimize şu çöp kadarını bile, ilave etmiyorlar. Ey
müslümanlar, sizi ve yanından geldiğiniz zatı, tebrik ederim. Ben onun
Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadet ediyorum. Zaten biz onu İncil'de bulmuştuk. O
Rasülü, Meryem oğlu İsa da müjdelemişti. Ey misafirler (ülkemde) istediğiniz
yerde kalabilirsiniz. Allah'a yemin olsun ki üzerimde hükümdarlık görevi
olmasaydı, varır onun ayakkabılarını taşır, ayaklarını yıkardım."
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerif, Habeşistan kralı Necaşi'nin müsIüman olduğuna, bu sebeple de
Hz. Nebi'in onun gıyabında cenaze namazını kıldığına delalet etmektedir.